Şeyh Ali Efendi


KUTBUZ-ZAMAN ŞEYH ALİ KARA HAZRETLERİ'NİN HAYATI


Şeyh Ali Efendi, çoçukluğunda ve gençliğinde Akçadağ’daki ve Malatya’daki hoca efendilerden
Kur’an, tefsir, hadis gibi İslami ilimler okur ve öğrenir. Daha sonra Malatya’da askerlik görevini yaptığı sırada
üstadı Şeyh Osman Nuri Ölmeztoprak hazretleri ile tanışır(Yıl 1926)Böylece başlayan Mürid-Mürşid
ilişkisi 18 yıla yakın bir süre devam ettikten sonra ,Şeyh Osman Nuri Efendi hazretlerinin 23 Ocak 1944 tarihinde Yozgat şehrinde vefatı ile birlikte
1971 yılına kadar 27 yıla yakın bir zaman manevi irşad görevini yürütür.

Şeyh Ali KARA efendi Hazretleri,yaşadığı zaman içerisinde ,yerli yabancı herkesin takdirini kazanmış,eşsiz değerlerde
büyük bir zattır.Ondaki insana ve cümle yaratılmış olana sevgi ve şefkat duygusunun yüceliği,hiç bir dilin
anlatamayacağı kadar büyüktür.

Şeyh Ali KARA efendi Hazretleri,Mürşid-i Şeyh Osman Nuri efendi hazretlerine,yine hiçbir dilin ve kalemin
izah edemeyeceği bir manevi aşkla bağlanmış bu manevi aşk ve muhabbetin büyüklüğü ile de çok uzun
zamanlarda ve yine çok büyük mücadeleler le manevi makam ve derecelere çok kısa zamanda erişmiş bir büyük Allah dostudur.

Şeyh Ali KARA efendi Hazretleri, manevi alandaki bu eşsiz makamlara yükseldikçe,halkın nazarında da o nisbette sevilmiş
ve sayılmıştır.Ama o hiçbir zaman tevazusunu terk etmeden ve daima bir kul olduğunu unutmadan,bir derviş gibi yaşamış,
fakat dünya durdukça gönüller sultanı olarak anılacaktır.

Şeyh Ali KARA efendi Hazretlerine,ilahi sevgi duygusunun yüceliği ile zamanın Yunus Ermesi,manevi olgunluk derecesi
ile devrin Mevlana Celaleddini ve yaptığı riyazet,ibadet ve insanı irşad ehli yapan çok tesirli sohbet ve kerametleri
ile de asrın Şah-ı Nakşibendi Muhammed Bahaeddin’i dersek o büyük zat-ı belki biraz olsun anlatmaya çalışmış oluruz.

Şeyh Ali KARA efendi Hazretleri,tüm hayatını en büyük düşmanımız nefis ve şeytanın hilelerini anlatmak,
Cenab-ı Hakk’a,insanlığa, devletine sevgi ve muhabbetle bakmayı öğretmek ve ebedi hayata en güzel bir şekilde
hazırlanmak gayesine yönelik olarak;söz,fiil ve sohbetlerle geçirdi.Sayısız insana kendini sevdirdi.Sayısız
insanın maddi ve manevi sorunlarını çözdü.Bu büyük zat,Cenab-ı Hakk’ın kendisine bahşettiği yüksek meziyetleri
dolayısıyla,Dünya durdukça sevgi ve saygıyla anılmaya devam olunacaktır.

Üstadı Şeyh Osman Nuri Bağdad-i Hazretleri O’nun için ''Allah, beni Ali için Bağdat’tan buraya gönderdi.''

Anadolu’ya gelmemdeki zahiri sebep,birinci cihan harbi ise de,manevi sebeb Ali’nin irşad-ı için Cenab-ı Hakk’ın
beni Malatya’ya yönlendirmesidir.
Çünkü ben daha Bağdat’ta iken Ali’nin irşad-ı hususu manevi ilham yoluyla bana bildirilmiştir’’Buyurmuşlardır.
Üstadını ,tarifsiz ve manevi aşkla seven ve üstadı tarafından da bir o kadar sevilen Şeyh Ali KARA efendi Hazretleri,
yaşadığı müddetçe O’nda yok olmuş,O’nda var olmuştur.
Tüm sohbetlerini O’nun sözleri ile bitirmiş,gözyaşlarını O’na olan
hasretiyle akıtmış ve O’nun hayali ve huzuru olmayan bir zaman dilimi geçirmemeye azmetmiş bir büyük
ve ender İnsan-ı Kamil’dir.

Şeyh Osman Nuri Efendi,O’nun için ''- Ali ben,ben Ali'' - ''Ali’ye gitmeyen bana gelmesin’’
demesine rağmen O mürşidine duyduğu derecesiz saygı nedeniyle hayatı boyunca kendini de,kerametlerinde,
saklamaya ve yokluğa yönelmiştir.Bu davranış özellikleri,onun zamanın kutbu olduğunun bir başka boyutudur.

Şeyh Ali KARA efendi Hazretleri,1960 yılında yapılan ihtilal sonrası 6 ay kadar Sivas Kabak yazısı
kışlasında gözetim altında tutuldu. Daha sonra herhangi bir cezai işleme muhatap olabilecek bir durumu
olmadığından serbest bırakıldı.Bu da yine bir Allah dostunun yaşaması gereken imtihanlardan biriydi.

Şeyh Ali KARA efendi Hazretleri bütün sohbetlerinde; müridlerin her hal ve hareketlerinde,ihlas,sabır,
nefis muhasebesi,tevekkül,zühd,gönül zenginliği fedakarlık,cömertlik, edep ve haya duygularını ön planda
tutmalarını,namaz ve zikir gibi ibadetlerde huzur ve dualarımızda tevazuyu,Ahiret hayatını geçiçi dünya
hayatına tercih etmeyi,kabahat işleyeni affetmeyi,senden uzaklaşana senin kuçak açmanı,senden esirgeyene
senin vermeni öğütlerdi…

O derviş çokluğuyla övünmekten ziyade,kişliği ve karekteri yoğrumlu,güzel ahlaklı,fikir zenginliğiyle
donanmış fertler yetiştirmeye özen gösteriyordu. Şeyh Ali KARA efendi Hazretleri’nin evi, dergahı,
garip ve kimsesizlerin sığınağı,yaşlı ve bakıma muhtaçların huzur bulduğu bir mekan idi.O’nun dergahı
hem ibadethane,hem misafirhane ve hem de zahir ve batın hastalıklara şifa dağıtan bir hastane idi.

Şeyh Ali KARA efendi Hazretleri her zaman ve mekanda ayağını şeriat esasları üzerine basan,
emir ve yasaklar da istikamet üzere olan,daima azimetle amel eyleyen,sünnetlere tabi olan hayatı tümüyle
ibret ve örnek alınacak,örnek alındığında ise ,her iki dünyada mesut olunacak abide bir insandır.

O her zaman ve her yerde yaptığı sohbetlerde,bir insanın hidayetine vesile olmak kadar
kıymetli bir hizmet düşünülemez..Bir tek insanı kazanmak bütün dünyaya sahip olmaktan daha büyük kazançtır.
Her insanda ruh denilen Cenab-ı Hakk’tan insanlara verilen bir emanet olduğunu,bu sebepten ister Müslim,
ister gayrimüslim olsun her insana sevgi,saygı ve şefkat gösterilmesini öğütlerdi.

Şeyh Ali KARA efendi Hazretleri 29 Nisan 1971 tarihinde ahirete irtihal etmiş olup,
doğduğu ve yaşadığı Aşağı Örüşkü köyündeki Türbesi,Yurdumuzun dört bir yanından ve hatta yurt
dışında bile gelen ziyaretçilerin ve gönül dostlarının ziyaret ettikleri bir sevgi ve huzur abidesidir.



ŞEYH ALİ KARA K.S EFENDİMİZ diyor ki:

Allah sıkıntı verir o hayra vesiledir. Her sıkıntıda insan bir eksiğini tamamlar. Allah'ın olmadığı zerre yoktur. Allah kendisini unutturacak sıkıntı vermesin. Dervişteki bir damla gözyaşı ummandır. Ama o gözyaşını akıtmalı öyle akıtmalı ki içinde kaybolmalı.



BÜYÜK MÜRŞİDİ KAMİL ŞEYH ALİ KARA (K.S) EFENDİ HAZRETLERİNİN SOHBETLERİNDEN::

Derviş tarikatta aklı nisbetince yol alır
Derviş şeyhinin dediği gibi oturup kalkmadığı sürece derviş olamaz derviş dervişin gözü,kulağı olmalı,nasıl gözü olmadan göremez,kulağı olmadan duyamaz ise,derviş de derviş arkadaşsız olamaz.
Derviş ağyarla(derviş olmayan) oturup kalkmamalı,benlik sıfatında olan dervişlerden uzak durmalı Derviş toprak olmalı,bedeni ibadete önem vermeli,derviş şeyhine sıdkı gönülden teslim olmalı ,cefayıda ,sefayıda hoş karşılamalı,derviş mert cesur ,doğru sözlü olmalı,derviş dervişliğini bilmeli,derviş nefsiyle mücadele etmeli,ruhu büyültmeli,nefsi baskı altına almalı
Derviş ALLAHIN kulu olmalı,nefsin kulu olmamalı
Derviş NAKŞİYE (Dili damağa yapıştırıp ALLAH zikrini etmek) önem vermediği sürece tarikatta yol alamaz,derviş bu yolda canına kıymalı ki cananını (şeyhini) bulabilsin, derviş tarikatına leke getirmemeli



ŞEYH ALİ KARA K.S EFENDİMİZ diyor ki:

"En büyük keramet kulun kalbine Allah sevgisi koyabilmektir." Kutbüzzaman Şeyh Ali Efendi (k.s)

ŞEYH ALİ KARA K.S EFENDİMİZ diyor ki:

DERVİŞ DE ASKER GİBİDİR: Dervişliğin hali ahvali çok değişiktir. Cenab-ı Hakk bu dervişliğe öyle bir iş etmiş ki. Şu askerliği misal et, aynen askerlik gibi. Şimdi burada bulunanlardan birisi çalışsa kaymakam olsa, birisi çalışsa en yüksek bir alim olsa. Bunlar nasıl olsa askere gidecekler. Askerlik zamanı geldi. Kaymakam da alim de askere gittiler. Bir de ümmi bir çoban gitti. Kışlaya vardıklarında kaymakamla, alimle o ümmi çobanın asker olmadan yana farkları yoktur. Yat bilmez, kalk bilmez, talim bilmezler. Askere onlardan önce giden, askerliğin usul ve esaslarını öğrenmiş selahiyetli biri bunları eğitmeye başlar. Hepsine askerlik talimi verir. Üç ayda beden talimini ancak öğrenebilirler. Ondan sonra da altı ay içinde yatıp-kalkıp taarruzu, hücumu öğrenirler. Sonrasında: “Şuradan bir paşa geliyor, general geliyor, yüzbaşı geliyor, binbaşı geliyor, mülazım geliyor!” derler. Neden? Bunları çavuş, onbaşı öğretti onlara. Tarikatlardaki dervişlik de böyledir, talimle öğrenilir. Ordu her bir adamı değişik değişik sınıflara ayırarak askere alır ve bunlara eğitim verir. Tarikatlar da böyledir, sınıf sınıftır; aynen öyle de bir askeriyenin her bir adama her bir sınıfa tabi adamı olduğu gibi tarikatlarda da bu böyledir. Onun için herkes Lailahe illallah yurduna varmak için bir mürşit peşindedir; çünkü mürşit demek manevi eliyle Allah’a bağlayan demektir.

ŞEYH ALİ KARA K.S EFENDİMİZ diyor ki:

Cebrail (a.s)’den Peygamberimize (s.a.v.), Peygamberimizden Hz. Ebubekir, Ömer, Osman, Ali'ye ve Fatıma'ya (r.a.). Bunların her biri hakikaten manevi halifelerdi. Onlardan sonra da peygamberin vekili olanlar o günden bugüne bu ilmi devralarak taşıdılar.

ŞEYH ALİ KARA K.S EFENDİMİZ diyor ki:

Bir dervişin canından birşeyler anlaması ve tarikatın ÖZÜNÜ bilmesi için nefsei celalde{ALLAH diyerek}tabanın 5000 (beş bin) oldugunu-- tekkede bir sohbetinde arkadaşlarımızın birine sordu oda kurban 2000-3000 deyince yok olmadı,ancak 5000 (beş bin) ve üzeri çekersen canında bir şeyler anlarsın dedi.AĞAM sohbeti bitirip -Haydi arkadaşlar zikire durak deyip zikire başladık. Zikir okadar uzun sürerdi ki şimdiki gibi 5-10 dk.ka değildi.Ve zikirin ardında efendimiz o bülbül gibi güzel sesinden bir kuran okuyordu ki orda bulunanların ciğerleri yanardı ve gecenin geç saatlerine kadar cok muhteşem manevi atmosfer gercekleşirdi.

şeyhe soru'' efendim sizden sonra kimin kapısına gidelim?"

cevap :
"oğul ne zaman medet şeyh Osman dersiniz şeyhiniz yetişmezse istediğinizin kapısına gitmekte serbetsiniz''(şeyh ali h.z)

3 yorum:

  1. bu zatların himmetini rabbim üzerimizde eksik etmesin keşke buluduğumuz zaman diliminde bulunsalardı cehennem ateşi her yanımızı sarmış rabbim ahirette inşallah bizlere gösterir ve beraber kılar saygılarımla

    YanıtlaSil
  2. Çok teşekkür ederim yazı için ayrıca sitemi ziyaret edin
    http://islamguzelahlaktir.blogspot.com/

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Allah razı olsun emeğine sağlık. Çok güzel olmuş.

      Sil